28 Eylül 2010 Salı

Pikniğe gittik, çok da eğlendik. :)


Güzel haber: Üzerlerine kusmadım. xD
Ve kötü haber: Hasta oldum. :(  İnsan her pikniğe gittiğinde hasta mı olur yaa. Benim gibi bir insan daha var mıdır? Zaten ota böceğe alerjim var, kaşınıp duruyorum. Bir de ateşle boğuşuyorum. Bir de karnım ağrıyor... Bir de!.. Allah'tan yurtta değilim, ev gibisi yok. Nazını çekecek bir annen varsa; insan başka ne ister ki? Amaaan neyse... Amacım piknik yapmak değil, sınıfı tanımaktı. Amacıma ulaştım. Gerisi boş :p
Önceki sınıflarımdan üstün bir yanını buldum bu sınıfın. Böyle sosyal faliyetlerde çok iyiler.
Piknikte kendime yollamak için yazdığım mesajda şöyle diyorum;'Evet, annemin de umduğu gibi sınıfla kaynaştığımı hissediyorum. Belki bir gün aramız süper olur ha? Belki...' ; ama bu gün okulda yine eskiye(zati bir haftalık mazimiz var hangi eskiden bahsediyorsam xD) dönmüştü her şey. 

Bir de bu gün kimya için labaratuvara çıktık; Uğurcan da gitti A. nın yanına oturdu. Kendimi sokağa bırakılmış yavru kedi gibi hissettim xD

Ben bi de piknik gününü anlatayım:
Pikniğe gitmek için kararlaştırdığımız gibi sabah A. ile buluştum. Evlerimiz çok yakın zaten... Sabah beni çaldırdığında çıkmamı söylemişti. Dediği gibi yaptım ama A. zeki olduğu için, olayları normal bir kız hızıyla hesaplamış. Ama ben anormal olduğum için onu bekletmeden gittim ve hızlı yürüdüm; bu yüzden erken gittik ve servisi çok bekledik. Yolda biraz sohbet ettik. Klasik sorular:'Alıştın mı?' gibi... 

Sonra A. telefonda Uğurcan'la konuşuyordu. Uğurcan 'orda tekel var mı?' dedi. O sırada yanımda konuşulanlardan anladığım kadarıyla bu sınıfta alkol kullanan epey kişi var. Sınıfa ilk girdiğimde birinin dudaklarından anlamıştım alkol kullandığını. Dayımın dudakları da öyledir mesela. Kocaman, sarkık. Dişçiye gitmiş de uyuşmuş gibi. Sanki öpüşsen o hissetmeyecekmiş gibi. Öyle bir şey. Alkol sevmiyorum kısaca :p Tuhaf geldi bu. Yaşınız ne başınız ne? :p Uğurcan gerçekten içiyor mu merak ettim aslında; çünkü onda öyle bir tip yok. Yoksa uzak olduğu erkeklere kendini kanıtlamak için mi yapıyor bunu? Her neyse...

Yol yaklaşık olarak kırk beş dakika sürdü. Her yer yemyeşil. Ağaçlar tünel oluşturmuş sanki. Tünel demişken, Karabük'ten Yenice'ye kadar uzunu kısasıyla 17/on yedi (yanlış yazdığımı düşünmeyin diye) tünel geçiyorsunuz. Neyse etraf Karadenizde olduğunuzu fark edebilecek kadar yeşil kısaca... Karabük de karadenizde güya da; yine de bunu kabullenemiyorum özellikle de Artvin'i düşündükten sonra xD Nedense karadeniz illerinden birinde yaşama düşüncesi bana çok uzak geliyor. Beğenmediğimden değil, uzak işte... Pek belli olmuyor olabilir; ama ben Artvinli'yim aslında. :)

Gittiğimiz yer: Yenice- Şeker Kanyonu; bakımlı ve gayet güzel bir yer. Yanından ırmak geçiyor. İsterseniz ırmağın içindeki belli parkurlardan yürüyerek kanyonu gezebiliyorsunuz. Tabi ki ben böyle bir şeye kalkışmadım. Kızlar on beş dakika ayaklarını sokmaya çalıştılar, ona bile dayanamadılar. Ben bir de o buz gibi suya girseydim Modafobik'in sorduğu 'hala yaşıyosun dimi sen?! :D ' sorusuna cevap veremeyebilirdim :)

(Fotoğraf bana ait değil. O yüzden 2007'ye filan tepki gösterme lütfen :) Evet, çektiklerimi üşendiğim için eklemedim xp xD Zaten çok da çekmedim...)

Irmağın yanında banklar var. Burda yalnız başıma takılıp çişim gelene kadar suyu dinledim xD Sessiz, sakin... Sadece ben varmışım gibi. (Bu duyguyu bu gün ağzına kadar dolu okulda da yaşadım.) Sessizlik beni boğuyordu adeta ben de ona gülümsüyordum.

Sonra kızların fotoğrafçısı oldum. Suyun içinde titremelerine rağmen gülmelerini çektim :)

Yokuş yukarı kırk dakika kadar yürüdük. Manzara süper abi! Keşke kiralanan bisikletleri de yanımızda götürseydik. Tırmandığımız yokuşun inişini bisikletle yapmak isterdim. Neyse dönüşte de matematikçinin altı yaşındaki kızıyla koşu yarışı yaptık. Muhabbet şöyleydi:
-İnanmıyorum beni yendin
-Ama ben jimnastik kursuna gidiyomm (Bi de hava atıyor, ben yavaş koşmasam yenebilecek sanki :p)
-Ayyy bence de ondandır.
Bir not: Çok dadluuu bir kız ve akıllı. Evet, babaları tarafından azıcık kızılarak yetiştirilen çocuklar akıllı oluyor. Buna karar verdim. O yüzden ben çoook akıllıyım xD

Köfte yedik, aslında köfteyi piknikte sevmem. Ben tam bir tavukçuyum. Bayılıyorum tavuğa... Ama köftenin harcı güzel olmuştu. Acılı; ama güzel işte. Yedik, içtik ve eğlendik.

Erkekler piknikte hiçbir şeye yardım etmeyip sadece yerken yardım edince kızlar cıngar çıkardı. Ben pek bir şey söylemedim. Böyle ufak şeyler için ağzımı açmaya bile acırım ben :p Zaten yeni geldim sınıfa, onlar bana misafir gibi davranıyor. Ben de misafir taklidi yapıyorum. Rolümü güzel oynadım.

Yürüyüş yetmemiş olsa gerek ki kızlarla yarım saatliğine bisikletleri kiraladık; ama o yokuşu çıkmayı gözümüz yemedi. Aynı düz yerde gidip geldik; sonraki gün hamlayacağımı tahmin etsem de ayak tabanlarımın bile hamlayıp, yürürken acıyacağını tahmin etmemiştim. Bisiklet epey kas çalıştırıyor olsa gerek. Belim bile hamlamış öyle bir şey, düşün artık xD Özellikle merdiven çıkmak tam bir eziyet; o yüzden bu gün tenefüslerde sıramdan kalkmadım.

Dönüşte erkekler maçtan kızlar bisikletten ve yürüyüşten yorulmuş halde otobüse bindi; ama içlerinde bir yerlerde enerji depolamışlar. bıdı bıdı bıdı bıdı xD Bi de fotoğraf çekip duruyorlardı. Kızlar çok komikti, tuhaf pozlar verme yarışması yapıyorlardı. Ben de bakıp gülüyordum, çok eğlendim. Bir ara güzel ve çığırtkan bulduğum B. nin gözlerine baktım ve güldüm, içindeki sevgiyi ilk defa hissettim. :)

Erkekler abartıp makineye hareket çeken poz verene kadar çok güzeldi. Hatta o sırada yapılan espiriler bile güzeldi; ama kızlarla çektiğimiz fotoğrafa şu meşhuuur O. kenardan katılıp hareket çekmek isteyince ben de bile bile ittim onu. Ohh canıma değsin. Senin yaptığın şeyle aynı karede olmak zorunda mıyım Allah Allah? Bi de sonradan baksam fotoğraflara, O. hepimizi becermiş de ondan mutluymuşuz gibi gözüktüğümüz gelecekti aklıma. Ben de bunu fotoğraflara bakarken düşüneceğime, fotoğrafı çekerken onu itmeyi tercih ettim xD O da bunu fark etti ve tekrar denedi ben de tekrar ittim xD Sonuç olarak fotoğraf karesinde parmaklarına dair bir şey yok. Yaşasın kötülük nihahaha!.. :p

Servisten A. ile aynı yerde inip eve doğru yürümeye başladık. Biraz konuştuk. Önemsiz şeyler işte... 'Sevdin mi sınıfı?' dedi. Hıı, dedim. Sen de iyi eğlendin ama, dedim. Kızların yardım etmeme konusunu kasdediyorum sandı. Savunmaya geçti. Ben de onu kasdetmediğimi söyledim. O da peki dedi. Bir de çok hızlı konuştuğunu söylemiştim. Tıpkı bir rapçi gibi :S O da bunu 'çok konuşuyorsun' tarzında anlamış ve bozulmuş. (Zaten çok konuşuyor bunu kendi de biliyor xD) Ben de hayır rapçi gibi diyince anladı. Kısaca tam bir iletişim kuramıyoruz hep başka yönlere çekiliyor :) Hiç değilse yanlış manlış kurduğumuz bir iletişim var, buna da şükür.


2 yorum:

  1. :D tavuk etini sevidğine göre bir inek olmalısın! eehehe

    ufaklık
    not: postamı tez elden isterim haberiniz ola

    YanıtlaSil

Çorbada senin de tuzun bulunsun ;) :)