23 Ocak 2011 Pazar

Tesadüf

Hani bazen anlatılır; tesadüfi olaylar, bir takım ilginç şeyler … Ben hep ‘bunlardan ben de yaşasam ne sarar hehehe…’ diyen ama bir türlü yaşayamamış insan takımından biriy(d)im. Aramızda kalsın, arada sırada ortamı hazırlayıp ‘Aaa sen miydin?’ gibi tepkiler vermek de aklımdan geçti; ama yapmadım, yapamadım. (burda bağlama girer: diuv diuv diuv) taaaaaam yaa abartmayın, sanki hepiniz her gün yaşıyorsunuz o tesadüfi olayları. Hıh :p Neyse… İşte ben geçen gün hayatımda ilk defa böyle bir olay yaşadım. İyi ki yaşadım, çok komikti. Hala aklıma geldikçe gülüyorum. Yalnız yanlış bişi söyleseydim şimdi komik olmayabilirdi. Neyse süprüsü kaçmasın, olaya geçelim:
 (Dersimiz boştu, telefonuma bi mesaj geldi)
05…78: Nbr .d
(Yurttaysan en tanımadığın insan bile biraz uzaktan akraban gibidir. Bu yüzden de kimse çekinmez, gecenin bir  vakti tüm odaları dolaşıp ‘Bedava sms’i olan var mıııı?’ diyebilir. Senin de telefonda işin yoksa verirsin telefonu; ne de olsa gün gelir devran döner, bi gün senin de işin düşer. Morlum, benim lise birde yurtta aynı odada kaldığım yakın arkadaşım. Bana bilmediğim bir numaradan atsa atsa o mesaj atar. Bu kısçenin hatları turkcell ve vodafone; lakin benimki avea. Ben ona bedava atıyorum; ama o bana atamıyor. İşte bu caaanım arkadaşım her seferinde farklı numaralardan mesaj attığı için ben o numaraları kaydetmem. Morlum’un son zamanlarda sıkça mesaj attığı numaranın son rakamlarının içinde 7 ve 8 vardı, onu hatırlıyorum sadece. Baktım bu numaranın sonunda da 7 ve 8 var… ‘Enem, Morlum bana mesaj atmış’ diyerekten ben de cevap attım : )
Rengarenk: İyi canım senden? :)
05…78: Bn de iyiym .d
Rengarenk: Mat yazılısı olduk. Felsefi Genç’le konuşuyorum.
(Hani geçen gün özledim adlı yazımda bahsetmiştim bu gençten. Durduramadım kendimi mesaj attım ona; ama nedenini bilmediğim halde çok soğuk ve aksi davrandım. Neyse… Benim Morlum tanır FelsefiGenç’i. Ben yurttayken de onunla çok felsefi tartışmalar yapardım, Morlum da bilirdi ne konuşup, tartıştığımızı...)
05…78: İyi slm söle. .d
(İşte bu Morlum’dan beklenmeyecek bir davranış, normalde cıncık bıncık eder ne konuşuyorsunuz diye, şimdi selam söyle diyor. Zaten bi canım tatlım bile demedi, bana sinir mi oluyor bu gün ne… Herhalde konuyu kapamak istiyor diyerekten pek üstünde durmuyorum. Kırmadan ve dalga geçtiğini düşünerek şöyle diyorum. )
Rengarenk: Söyleyemem ki .d
(Söyleyemem çünkü FelsefiGenç Morlum’u tanımıyor. Sadece birkaç defa adını duymuştu. Onu da başkasına anlatırken duymuştu. FelsefiGenç’le sadece felsefi konular konuşurduk, hayatımdaki manevi olayları anlatıyordum. Bu yüzden de Morlum’un hiç lafı geçmedi.)
05…78: Şaka yaptm zatn sölemeni beklemiodm .d
(Bozuldu mu naptı bu kız… Şimdi sen o .d’ye bakıp ‘gülüyo işte ne bozulcak yeaa?!’ deme. Bazı insanlar o .d  işaretini noktalama işareti olarak kullanıyor.)
Rengarenk: .d he he… Sen napiyon?
(He he diyim de ortamın soğukluğu gitsin. Bu konuyu kapatayım da biraz ondan bahsedelim bari.)
05…78: Furkan dn müzik atiom .d
(Morlum’un o okulda iyi anlaştığı iki erkek vardı. Biri Furkan biri Safa. Bi de Morlum herkesten blututla müzik atma kapasitesine sahip bi insandır.)
Rengarenk: .d umarım fazla hafıza vardır da hep aynısını dinlemek zorunda kalmazsın .d
Bunun aynısının tıpkısıydı!
(Ben lise birdeyken telefonum Samsung E250’ydi. Babam fazla cömerttir, bana 4 gb’lık hafıza kartı yollamıştı. Oysa telefon 4 gb desteklemiyor. O yüzden biz yine telefonun belleğini kullanıyorduk. O da kısıtlı olduğu için 2 ya da 3 müzik alabiliyordu. Morlum bu atabildiği iki müziği gece gündüz dinlemeyi adet haline getirir, şarkıyı duyunca midem bulanacak kadar abartırdı. İşte o yüzden umarım fazla hafıza vardır dedim. Aslında epey komik bişi söylemişim onun için :D )
05…78: Umarm .d .d
(Neeeöyyy yaza yaza ‘umarım’ mı yazdın uleynnn ne güzel espri yaptım ben. Allah’ım Ya Rabiiiim! Şimdi ne dicem yaa ben?!  Neyse ben de güleyim, dokuz doğurup ne cevap atacağını düşünen o olsun.)
Rengarenk: .d .d
(Bekliyorum… Bekliyorum… Ve bekliyorum… Gelen mesaj yok. Noldu bu kıza yaa… Kesin bana kıl oluyor hee. Neyse yine büyüklük bende kalsın :P (Ne büyüklüğünden bahsediyorum ben de anlamadım.))
Rengarenk: Fizik yazılısı canıma okuyacak yaa… Off. Çok kötü.
(Evet gerçekten çok kötü.)
05…78: Boswer ya kafaya tkmaya degmz .d
(Burda onun 'benim de kötü yaa' demesi lazımdı. Bu ne böyle sanki hepsi süpermiş gibi, mütevazılıkla birlikte bana akıl veriyormuş tiplemeleri?! Neyse olsun. Doğru diyor kız, kafaya takmaya değmez. La değer nereye değmiyor töööbe töööbe…)
Rengarenk: 1 düşüyo şu anda… ? Sanırım değer.
(Ne soğuk davranmışım ben de, insan bi gülücük atar. Ama bozulmuştum napiyim. :P )
05…78: Bunu bilmiodm
(Tabi bilmezsin, anca hava at. (Yazık ya hava attığı da kafaya takmaya değmez demesi hee :D Ne kadar alınganım) Neyse kıza da çok soğuk davranmayayım, sonuçta arkadaşım. Bi espiri patlatayım ortam yumuşasın.)
Rengarenk: .d ehe. O zaman neymiş? Ders çalışmayı bırakıp kopyaları hazırlıyormuşuz .d
(Gören de her sınavda full kopya çekiyorum sanar. Ne kopyası yaa… Tabi ki çekmiyorum. Hele ki fizikte. Bi tane çektiysem noooliyim komser abiii… İşte çekemeyince anca esprisini yapıyorsun. Ayrıca o sırada canım çalışmak istemiyordu; ama sonra köpek gibi çalıştım…)
05…78: Ewt o da olablr .d(Aferin şöyle yola gel, yapmayacağımı bildiğin halde söylediğim şeylere 'haklısın' tepkisi ver :) )


İyi yöntemmiş di mi? :p
kopyanın kitabını yazmış adamlar...
Rengarenk: .d yaa ilk yazılıma çalıştım. 45 aldm. 2. Ye çalışmadım 40 aldım. Baktım 5 puan fark etti. 3. Ye de çalışmayayım bari… .P
(Ben de ne yemişim hee :D İnekledim ya resmen... Bi gece 4'e, bi gece 2'ye kadar çalıştım. Üç günde tüm dönemi öğrenmeye çalıştım desem yeridir. Neyse o sırada bu redbull içmiş kanatlanmış tavrımdan eser yoktu. O yüzden bunu demem normal. Sonra 65 aldım. 3 düştü. :p)
05…78: Sn blrsn de ortalamann 1 oldgnu unutma bnce..
(Anca boz sen. 1 olduğunu unutmaymış. Bi gün senin başına da gelir, görürsün. Hıh! )
Rengarenk: .d onu unutmak imkansız zaten .d
(Ne kadar iyi bi insanım, görüyorsunuz... Bozmamak adına her şeyi yapıyorum. :p :) )
05…78: Okulda msn..?
Rengarenk: Evet.  Millet voleybol maçına kaçtı. 4 kişi kaldık.
(Zavallı ben, annemler ikinci dönem kullanırsın diye diye kaçmama izin vermiyorlar. Sonunda yanacak onlar, içima acıya acıya...)
05…78: Bn de mactaym .d km war sndn bska..?
(Enee onların da maçı varmış. Sanki söylesem tanıyacak heee... Neyse söyliyim. )
Rengarenk: Ne maçı? Nuray, Hüdai, Kevser
05…78: Valeybol  maci var ya bzm okuln. Yenldk zatn .d
(Valeybol, valeybol, valeybol. Aaa onların da vAleybol maçı varmış.)
Rengarenk: Ayy yazk. :) Gerçi bizimkiler de kaybedecek gibi görünüyor.
05…78: Ole zatn .d
(Öyle zaten derken? Ne ezdi la bizi... Belki yenerdik, bi umudum vardı az da olsa.)
Rengarenk: Fen liseleri pek bi sönük kalıyor .d ehe… :)
(Doğru Valla, gariplerim yazılıdan yazılıya, okuldan dershaneye, testten teste atladığı için antreman bile yapmaya vakitleri olmuyor.)
05…78: .d .d
(Böyle cevaplara da sinir oluyorum, arkadaşım ne yazcam sen böyle gülünce. Ne dicem, 'çok güzel gülüyorsun' mu?!)
Rengarenk: Sen bi takımda değilsin di mi?
(Biz Morlum'la basket oynardık lise birdeyken. Ben çok severim basketi, spor izlemektense oynamayı severim. )
05…78: Aslında istedgm takima girermde bn grmiorm .d .d
(Hihihii :) )
Rengarenk: Vay! :) .P
05…78: Erkek valeybl takimina grmstm ama sarmio die cktm .d
(Bu kız da ne komik, ehe ehe... Sonunda açıldı yavrucek, haha erkek vAleybol takımı. :) İyi espri yaptı. Beğendimm )
Rengarenk: .d ehe ehe .d
-Burda mesaj atmayı kesti, okul çıkışına denk geldiği için Morlum’un telefonu İrem’e verdiğini (telefonun sahibesi) ve o yüzden cevap atmadığını filan düşünüyorum ben saf saf. O yüzden ben de bi şey atmıyorum.-
05…78: Rengarenk yarn okula fzk defterini getirr msn..? Fotokopi cektircektm de .d
(Numara yabancı, gözlerimi pörtledi, tekrar tekrar baktım. Numara sabah mesaj attığım numarayla aynı. İyi de ben Karabük'teyim, Morlum Nevşehir'de. Defteri nasıl götürecem yaw...)
Rengarenk: Tamam. Sn kmsn? .d
(Burda şoklardayım zaten...)
05…78: Bn Güleç .d
(Okuldan, çok güleç bi velet. Geçen fizik yazılısında da defterimin fotokopisini çektirmişti. Zaten o defter bi benim işime yaramıyor :p )
Rengarenk: Yaa bi dakka ben tüm gün boyunca seninle mi mesajlaştım?  Tlf bozuldu herhalde.
(Lise 1'deki telefonum arada sırada böyle yapıyordu, gelen mesajın ismini bi öncekinin göndereniyle getiriyordu karşıma. Burda hemen geçmişe baktım, ne yazdım ben bu oooğlana, umarım rezil olacak bir şey yazmamışımdır diyerek... )
05…78: Ewt.d bnmle konstgnu bilmio mydn .d ?
(Hee biliyordum, o yüzden 'tüm gün seninle mi mesajlaştım?!' diyorum. Töööbe töööbeee....)
Rengarenk: Ne! .d .d .d Hayır ya!.. Benim lise 1’den Morlum diye bi arkadaşım var. Bunun telefonu turkcell. Bana hep okuldaki avea arkadaşlarından mesaj atıyordu. Ben de sorgulamadım. Yine o sandım. Haha :) Hay Allah’ım… Ben sana FelsefiGenç diyorum. İnsan bi o kim der. Morlum onu tanıyor. O okulda da Furkan vardı. Erkek voleybol takımı derken de dalga geçiyor sandım ya. Ben num. I yanlış mı kaydettim acaba...
(Meğer bana verdiği numarayı kaydetmeyi unutmuşum :D Sonra da silinmiş gitmiş. Nasıl da kendimi anlatma telaşına girmişim, her şeyi açıklıyorum tek tek. )
05…78: Tam dramatik olms .d .d kndmi tantmadgm icn kusura bkma .d .d
(Dramatik? Dramatik değil ya o, neyse. Doğru, ilk defa mesaj attığın insana numaranı vermiş olsan bile 'ben Güleç' demelisin.)
Rengarenk: .d öff .d ben de diyorum bu kıza nolmuş… Normalde canım cicimden geçilmez konuşması. Yurtta bi yıl dip dibe kaldık ne de olsa. Sen adımla hitap etmesen ben bi hafta daha Morlum’la konuşuyorum sanıp senle konuşmaya devam edebilirdim .d .d
05…78: .d .d zatn bn de sabhleyn snn iyiyim canm yazmana sasirmistm .d .d
(Tabi şaşırırsın ben öyle şey demem. 'Canım' yazmışım yaa öhöh ehehh)
Rengarenk:  Kusura bakma yaa… Ya kızla 1 yıl birlikte uyuduk kalktık. Tabi canım derim. .d Senin olduğunu bilmiyordum. Neyse bu şoku da atlattığıma göre… :) Yarın defteri getiririm.
(Uyuduk kalktık demem de kötü olmuş. Ama doğru yani, dipdibe bir yıl geçirdik. Yalnız fark ettiysen, sabahtan beri konu açmak için uğraşıp duruyordum. Güleç olduğunu öğrenir öğrenmez konuyu kapatayım diye uğraşmaya başladım.)
05…78 Yok ya bn nie kusura bakayım .d asl sn kusura bkma .d .d

Sonra mesajlara bi de Güleç bunu yazmış ben bunu yazmışım diye bakınca, çocuğun aslında beni bozmamak için (Morlum'a söylesem mantıklı olan ona söyleyince saçma sapan olan) cevaplarımı bile idare ettiğini fark ettim. Yazıııık dedim, çok acıdım. Gözümde iyi bi yere geldin Güleç, değerini bil ;)

20 Ocak 2011 Perşembe

18 Ocak 2011 Salı

Gezi Defterim-2 Safranbolu/Karabük

  
Yazıları daha büyük görmek için üstüne tıklayabilirsiniz.



Yazıları daha büyük görmek için üstüne tıklayabilirsiniz.

17 Ocak 2011 Pazartesi

Gezi Defterim-1


Yazıları daha büyük görmek için üstüne tıklayabilirsiniz.

Yazıları daha büyük görmek için üstüne tıklayabilirsiniz.

Günlüklerim...

Bknz: Bir sürü günlük. Ama en alttakinin yeri ayrı. O benim 'Belirsiz'im :)
Merhabaaa! Yukarıda gördüklerin benim günlüklerim...
Evet sayıları biraz fazlaca.
Dün gece aklıma geliverdiler.
'Bi açıp bakayım ne yazmışım?' dedim kendi kendime ve sayfaları karıştırmaya başladım.
Bir insan her günlüğünde farklı bi kişiliğe mi sahip olur yaa?
Olurmuş, ben yapmışım olmuş blogdaşlarım. :)
Gözüme gezi defterim çarptı ve 'Bunu yayınlamalıyım!' dedim kendi kendime.
Sayfa açmayı da Seyacim'den öğrendim. RengarenkFoto'yu sayfa olarak açtım. Sağolsun çok iyi arkadaş, çok iyi bloggerdır kendileri. :)
Seveceğine eminim... :)
Gezi defteri için malzemeler: Defter (Bence de defterim çok güzel), boya, silgi ve kalem... Bir de gezilecek yer tabi.

14 Ocak 2011 Cuma

Özledim...


Seninle konuşmayı özledim be adam. Edebi tartışmalarını, Kafka'nı özledim. Bir öğretmen edasıyla yazmam için konu vermeni özledim. Kelime oyunlarını okumayı özledim. Hala unutmadım biliyor musun bazı hikayelerini? Hani şu kedili olan, bir de yarısı kız yarısı erkek olan insan vardı. Duvar adlı yazının taslağını bana göndermiştin. Hala tamamını okuyamadım ve içimde ukte olarak kaldı. Diğerlerinden pek bi farklıydın be adam... Seninle konuşurken susasım gelmezdi bir türlü. Konuşayım, konuşturayım isterdim. Ama birden susuverdin be adam. Niye sustun anlamadım. Cevap da vermedin ki bileyim! Üzüldüm, bir dost kaybetmek kolay değildir. Sen bilir misin adam? Dostun olarak görmedin mi beni? O yüzden mi kolay oldu görmezden gelişin, bilmem… Ben sadece ‘özledim.’

Peki sen, felsefeye karışmadığını düşündüğü halde felsefenin ciğerini bilen genç. Sen nerelerdesin şimdi? Seninle konuşmayı çok özledim. Aslında sana çok da cevap veremezdim. Ne de olsa sen 'bilgili'ydin. Bense cahil. Dinlerdim sadece. En bunalımlı zamanlarımda soru sorup dururdum sense usanmadan cevaplardın. Cevaplarını bir deftere yazardım biliyor musun? Artık yüzünü açmadığım bir deftere. Onu ne zaman açsam gözümden birkaç damla düşüyor. Sen de gittin ; ama hiç değilse senin gitme nedenini biliyorum. Hak veriyorum. Yine de özlüyorum işte… Özledim.

Bir de o genç bayan vardı. Bir hikayeyle hayatıma giriveren, bunalımlı olan... Nedensiz yere çok sevmiştim seni. Aslında benden o kadar farklıydın ki… Ama bırakmak istemedim, kopmak istemedim senden. Belki de hikayendeki kızla özleştirdim kendimi. Sen de diğerleri gibi bunalımlı zamanlarımdan geriye kalansın. Aslında 'kalamayansın' demeliyim. Unutamıyorum ‘Evrimini tamamlayamamış kurbağa prens’ deyişini. Nasıl bulurdun tüm o betimlemeleri, o kişilikleri, hayali kahramanlarını unutamadım. Çok özlüyorum seni genç bayan, yanımda ol, konuş istiyorum. Ama susmayı tercih edersin herhalde. Konuşmasan da, sevmesen de beni, çok özledim seni.

Hey sen! İntihar eden kız… Seni unuttuğumu mu sandın?! Nasıl unutabilirim ki… Bir örümceğin yaptığı ağa bağlıydı sanki hayatın. Rüzgarla sağa sola uçuşur, ağın bağlandığı noktanın kopması için bir umut beklerdin. İyi ki gidemedin, iyi ki kopmadı o ağ. Tek çözümün bu olmadığını iyi ki hatırlattın bana. Hani bir defterin vardı, sayfa sayfa dokurdun sanki. Bir de hayali arkadaşın. Adı neydi? Anımsayamıyorum… Bana beni anımsatırdınPeki şeyi hatırlıyor musun, hani caminin avlusunda oturmuştuk bi keresinde. Ne güzeldi değil mi? Yıllardır o şehirde yaşamana rağmen oraya hiç gitmediğini söylemiştin. Hani sana kalpli bir kolye almıştım, sen de bana kelebekli. Yarısı kırıldı biliyor musun? Ama hala saklıyorum. Sen? Sen saklıyor musun? Unuttun bile değil mi… Çok özledim seni kıvırcık saçlı, mavi gözlü kız. Hayat hakkında konuşmanı özledim. Umarım hala yaşıyorsundur. Hoş, benim için yaşasan da yaşamasan da bir fark yok gibi. Yine de orda ol… Belki yine özlerim seni. Şu anda da olduğu gibi.

Şimdi hiçbiriniz yoksunuz. Bir zamanlar muhteşem dörtlümdünüz. Beni birden yapayalız bıraktınız. Sizden nefret etmiyorum, gerçekten. Edemem ki... Özlüyorum sadece. Bir zamanları beni anladığını düşündüğüm nadir insanlardınız. Şimdi de anlıyor musunuz bilmiyorum ama... 'Özlüyorum.'

13 Ocak 2011 Perşembe

Sadece taslak...

2. fizik yazılısında şunları taslak olarak atmıştım:

*Yarın fizik yazılısı var. Çok fena yusuf yusufum. Öyle böyle değil... Neyse ki annemler yazılı notunun çok da önemli olmadığını söyledi. Tabi ardına 'Doktor olama da o zaman göreyim ben seni hahahahöhöhönıhınıhınıhı'(sadece gülüyor.) dedi.
Benim bi de böyle bi huyum var işte. Yapamayacağım bi şey olunca kaçıyorum sürekli; ama nereye kadar? Yarınki fizik yazılısına kadar tabi ki... Nereye kadar olacak?!

(Gördüğünüz gibi hala kaçıyorum. 3. yazılı da geldi çattı...)

*Annemlere 'doktor olursam birazcıcık para kazanıp direk dünyayı gezmeye başlayacağım' dedim. Çok telaşlandılar. Başka çare yok dear family... xP Milletin karnını deşerken mi öleyim istiyorsunuz?

(Az önce okurkan karın deşme bölümü komik geldi 'yayınlayayım' dedim. Evet, yazılılar biraz bozdu psikolojimi... Ve son sürat devam ediyorlar. Bi de her yazılı öncesi benzer şeyler düşündüğümü fark ettim. Monotonluğuma monoton kattım, mutlu oldum :p :) )

Hepinizi öperim. Seviliyorsunuz.

8 Ocak 2011 Cumartesi

Apaçi derken...?


Aslında 'Apaçiler' hakkında yazmayı epeydir düşünüyordum; ama cesaret edemiyordum, tepki alır diye... Aman tepki alsam ne olacak ki? Kendi düşüncelerimi de yazamayacaksam ne anlamı kalır bu blogun?! İçimi dökeyim rahatlayayım, belki işe yarar da bir kaçınız iç sorgulama yapmaya girişirsiniz.  Bu postta öteki postlarımdan farklı bir durum var ortada. Sadece ben ve çevremdeki birkaç kişiyle değil, hepimizle ilgili bir konu hakkında yazacağım. Bu konuya da NASAdakicayci'yla konuşmamızdan ötürü vardım.
Son zamanlarda sürekli dikkatimi çeken bazı şeyler var. Ortada dönüp dolaşan bir 'Apaçi' lafı ve Apaçileri aşağılayan insanlar.... İşin ilginç tarafı, şimdiye kadar Apaçileri seven kimseyi görmedim. (sözlük okurken gördüğüm bir yorum haricinde, o da dalga mı geçiyor ciddi mi anlamadım doğrusu) Hep aşağılamalar, hep dalga geçmeler... Giyimden kuşamdan tut da smile'lere kadar iki dünya olmuşuz da haberim yokmuş. 'Apaçiler ve Biz' Ayakkabı güzel değilse 'Apaçi ayakkabısı gibi be!'', giyilenler yakışmadıysa 'Apaçi gibi olmuşsun, öğk.' dendi ama biri de çıkıp 'Ayy dansları çok güzel yaa, böyle dınındıının hehe ne kadar tatlı' demedi. Sınıfa girer girmez 'Ayy kızlaaaar geçen gün otobüste ne duydum tahmin edin! Eveeet Apaçi dannsıııı, Allaaam YaReppim yaaa...' diyeni de gördüm. 'Ayy hocanın telefonun müziği apaçi müziği yaa hahaha inanmıyorum yaa... Rezillik...' diyeni de. Düşünüyorum, bu apaçiler ne yaptı da herkes bunlarla dalga geçiyor? Birkaç özellik tespit ettim kendi kendime:
  • dans ediyorlar (Bunu herkes yapıyor canım ne var? A ah...)
  • sürekli ezilen olmalarına rağmen istikrarla yaptıkları şeylere devam ediyorlar (Bu özelliklerinden dolayı onlara özeniyorum. : ( Biri beni ezecek de ben yaptığım şeyi tekrar yapacağım nerdeee? Sadece kesinlikle vazgeçmeyeceğim şeyler vardır, onlarla dalga geçilse de değişmem. Diğerlerinde hemen değişme yoluna gidiyorum.)
  • Sözlüklerden okuduğum kadarıyla fakir olduklarını fark ediyorum. Çakma Puma Adidas vs. giydikleri söylenMİŞ.
  • 'Özenti'lerMİŞ... (Özenti de saçma sapan bi kelime.)
  • Taciz ettikleri filan söylenMİŞ. (Yani abazaların dans edeni mi? Öff... Genellemelerden nefret ediyorum. Ama ama ama... Buna dayanamam işte! Milletin karısı kızı dışarı çıkarken bir kez daha düşünecekse buna neden olan insanlar benim gözümde iyi değildir.)
İşte genel özellikleri bunlar... Bir de Apaçi'lerle dalga geçen insanların özelliklerine bakalım:
  • Her kötü şeye 'Apaçi gibi' benzetmesi yaparlar.
  • Apaçilerle dalga geçmelerine rağmen bazen kendilerinin de Apaçi dansı yaptığı görülmüştür.
  • Apaçi müziği duymaya dayanamazmış gibi davranırlar.
  • Herkesin dalga geçtiği her şeyle dalga geçme kapasitesine sahiptirler.
Bu kadar yeter sanırım...

Apaçilerin aşağılanmasına anlamlı bir neden bulamadım ben. Ciddiyim. Düşündüm, düşündüm ve düşündüm... Ama bulamadım işte. Bunun bir 'moda' olduğunu düşünüyorum. 'Herkes aşağılıyor madem, ben de aşağılarsam bişi olmaz ki canııım...' Eğer mantıklı bir nedeniniz varsa lütfen söyleyin. Biz de anlayalım, içimiz rahatlasın.
Bu hareketleri yapmalarının nedeni sizce ne? Bunu düşündünüz mü? Ben 'ilgi çekmek' olarak yorumladım. Bu da önceki dışlamalardan kaynaklanan bir durum. Artık aramızdaki duvarları yıkalım. İnsanlar istediği gibi saçmalasın, istedikleri rezillikleri yapsın size bir zararı dokunmuyorsa bu kimseyi ilgilendirmez. Özgürlüğün de tanımı budur zaten. Böyle dalga geçenler yüzünden her hareketime dikkat etmek zorunda kalıyorum. Kendim olamıyorum. Yeter ama artık!
Birkaç tavsiyem ve ricam var... Apaçiler için değil herkes için geçerli...
İnsanların aşağılanmasını artık görmek istemiyorum. Ne yaparsa yapsınlar, lütfen dalga geçmeyin. Eğer hareketleri size çok batıyorsa, lütfen kendilerine uygun bir dille anlatın. Anlamıyorlarsa arkadaşlığınızı kesin; ama bunu abarta abarta millete anlatmayın. Arkasından konuşmayın. Hareketlerini yaparak dalga geçmeyin. İnsanlar farklı olabilir, bunu kabullenin... Sevdikleri müzikler, hoşlandıkları danslar sizden farklı olabilir. Onlarla dalga geçmeyin artık. 
İnsanlar hata da yapabilir. Siz yapmıyor musunuz? Ben yapmıyor muyum? Elbette hepimiz yapıyoruz. Lütfen bu hataları tekrar tekrar gündeme getirmektense düzeltmeye çalışın... 
Lütfen ama lütfen!



7 Ocak 2011 Cuma

Buralar benim mekanım ağalar...


 
Bu bank okulun arkasında olmasına rağmen bizim sınıfın penceresi oraya baktığı için millet, gözlerine sokmak için orda yalnız başıma oturduğumu düşünüyordu. Ya da ben öyle hissediyordum demeliyim. Tüm öğle arası bankta oturmama rağmen canım sıkılmıyordu. Ben transa geçiyorum herhalde; ama bunu ben bile anlamıyorum. Onlara nasıl anlatayım? Yok yağmurudur bank ıslanır, yok kömürüdür bank üstünü simsiyah eder. Tabi bi de sınıfta çok gürültü oluyor evladım, artık kaldırmıyor kafam. :P Bunla mı uğraşacağım dedimmm...
Eski mekanım yenilendi!
Evet belki önceki daha güzeldi, belki burda oturacak yer yok, belki buranın manzarası da yok; ama seviyorum burayı.
Bu ara yeni mekanım bura. Kendi kendime konuştuğum, mesaj yazdığım, milletten saklandığım (evet çok popülerim, herkes peşimde, o yüzden saklanıyorum : P) yer bura :) 12 lerin katına çık, sola dön, pencere kenarındaki, tüm ağırlığını  bir bacağının üstüne veren, gri kapşonlu bi kız görürsen (kesin görürsün!) o benim... Öyle omzuma dokunmaya filan kalkışma. Korkarım morkarım... Transtayız şurda Allah Allah... Elimin tersiyle çarpabilirim suratına. Benden söylemesi.

4 Ocak 2011 Salı

Uygulanmayan ders programlarından bende de var.


Dershanedeki rehberlikçi bi ders programı dayadı ki sayın izleyici, görme gitsin! Hoca hazırlarken 'hıhı o da olsun, tamam o da olsun' derken program bittiğinde b.ku yediğimi anladım.
'Ben en iyisi bu study ball'dan alayım' dedim kendi kendime; ama engin Türk genlerim beni dürtükledi ve 'bilgisayar başında bağlarsın ayağına nolcek kız!' dedi. Sonra kendime sinir oldum. Bi b.k kazanama da gör sen İstanbul'u! Demek ki ne yapıyormuşuuuzzz? Böyle saçma sapan şeylerle uğraşmıyor, programımızı uyguluyormuşuzzz...   
Bunu anlayınca nefsime hakim olamayıp uygulamayacağımı bildiğim için hocaya söz verdim. 
Programı uygulayamazsam 15 kilo almış gibi üzülürüm gibime geliyor.
Bi de gecenin farklı saatlerinde arayıp kontrol edeceğini söyledi. Bence yapmaz ama ararsa da kafa kadın, iki cümlenin belini kırıveririz.

Haftada bi saat internet koydu yaa! Şoka girdim; ama çaktırmadım. Artık sürekli  'şurdaki hesabımı kapatayım burdaki hesabımı kapatayım' diye düşünmeme gerek kalmadı. 'Hocam az oldu sanki...' diyince 'İnternette nereye bakıyorsun ki? Facebook mu?' dedi, ben de 'Benim facebook'um yok. Blog filan işte...' dedim. Ağzımın içinde eridi gitti o 'blog' kelimesi, sonra kıh kıh güldüm kendime. Allah'tan 'Efendim? Duyamadım' gibi şeyler söylemedi... :)
Neyse ki program haftaya başlıyor hehehe. Bilerek yaptım tabii ki... Bu hafta zevkini çıkarayım. Haftaya yokum tatlışlar.
Bi de programı yapınca içim rahatladı. Sanki bütün öğrencilik hayatım boyunca bu kazık programı uygulamışım gibi gurur duydum kendimle. :) Ne saçma sapan bi insanım ben yaa... Bu aralar bunu çok fark ediyorum.
Notlarım çoğunlukla 5 azıcık 4 ve bir adet 1 den oluşuyor. Şimdilik. Ara sıcak yok bizde. Ya çok iyiyiz ya çok kötü abicim.
Ve son olarak kötü haber: Fotoğraflarımı bilgisayara aktaramıyorum :( Ara kablo bozuldu. Tııı! Bu gün çarşıya indiğimde bakacaktım. Unuttum yaa... Neyse, sağlık ossssuun.
Bu yağmur sesi dışardan mı yoksa bilgisayardan mı geliyor anlamadım. Hıhı evet, bizim bilgisayar arada su kaynatıyor da ondan yani... Su demişken! Çayı unuttum! Çayı sanki içmek için değil de buharlaştırmak için yapıyorum!
Neyse öptüm hadi bb :)

1 Ocak 2011 Cumartesi

Hem şişko Hem sünepenin Bir Günü...

Aslında bu sefer günümü yazmayı planlamamıştım; ama Tubiş 'Bu gününü bloga yazacak mısın?' diye aklıma girmiş bulundu. Ben de 'yazayım yaw...' dedim.

Şimdi efenim, bu güne başlamak için dün geceyi de biraz anlatmam lazım. Dün gece sabah beş buçuğa kadar internetin başında oturdum. O kadar saat n'aptıııın? derseniz... Epeydir bakmadığım fotoğraflarım vardı. Onlara baktım neler çekmişim diye. fotoğraf bloguma, deviantart'ıma ekledim sevdiklerimi. Aslında eklemek istediğim çok resim var; ama üşendim yaw. Bi de Çiz Bakalım' dan tanıdığım bi çocukla konuşuyordum. Çektiğim fotoğrafları gösteriyordum msn'den. 'Sende yetenek var' diyince bi cesaret geldi bana sorma gitsin. Ama bi fotoğraf çekmişim mübarek Windows'un arka planı olacakmış da son anda benim olmuş! Kendimle övünmüş gibi oldum; ama önceki yerdiklerimi unutma sevgili okuyucu! :)
Çok mu abarttım yaw? Sence de çok güzel durmuyor mu?...
Bi ara 'Kitap yaz' ve 'Senden iyi köşe yazarı olur' da dedi. Şimdi düşünüyorum da beni biraz pohpohlamış mı ne?! xD xS İnsanlar normalde benle uzun süre konuşamıyor, ciddiyim. Özellikle erkekler... Zavallı erkekler xD xP Çok sıkıyorum galiba. xP Ben de 'Benimle bu kadar uzun konuşabilmeni neye borçlusun?' dedim. O da 'ilginç biri olduğunu düşünmeme' dedi. Tabi bu benim için fotoğrafımın çalınıp 'Bu benim yeaa...' denilmek için profil resmi yapılması kadar büyük bir iltifat...

Bu arada twitter açtım. Boş zaman geçirmek için çok uygun bi icat olduğunu söyleyebilirim, tıpkı facebook gibi. Bi de facebook'u tekrar açma ihtimalim var; çünkü okuldakiler tüm işi face'den yürütüyor. Bana da 'fotoğrafları face'e eklersin di mi? Ay senin face'in yoktu di miiiii....' diyip duruyorlar. Ama canım hiç istemiyor tekrar açmayı. :( Bu konuyu rafa kaldıralım. Sonra tekrar açar tozunu alırız.
Keees! Baştan alıyoruz... 1 2 3 kayıt!

Ben de boş işlerin kızı olarak twitter'daki eski mesajlarımı okuyup hehehohomkskldsaldjas gibi sesler çıkarıyor, kendi kendime 'Ne komik yazmışım la' diyordum. 

Bil bakalım o sırada ne oldu! Lise 2'de aynı okulda olduğum bi kızla karşılaştım! Hem de kızın adı sanı hiç bi şeyi yok, bi tweetinde 'Kırıkkale' yle ilgili bi şeyler yazmış sadece. Ben de hava atayım dedim 'Ya ben biraz bilirim Kırıkkale'yi neresindesin' muhabbetine girince devamı çorap söküğü gibi geldi. Kimliğim deşifre oldu. xD (Olsa ne olacaksa... Hahahahöhöö) Sonra 'Aramızda' dedik ve yollarımıza gittik. 

Madem bulunabilitem (başkaları bunu kullandığında gıcık oluyorum; ama ben deyince çok eğlenceli geliyor. xD) vardı niye o kadar küfrettim diye kendime sormak istiyorum, meğer benim ruhumun derinliklerinde argoyu çok seven biri yatıyormuş. Yatır bu, adı da Argo Baba. xP Ben de onu hortlatmışım. Ama öyle konuşmaya devam edesim var, 25 kr'umu atar küfrümü edip zevkini çıkarırım abicim... :)
Adresimi de gizlemiyorum artık. Şu benim twitter ım: Saçma sapan İnsan

Sonunda saat beş buçukta uyudum. Dolayısıyla da on birde kalktım. Zaten on ikide Komik'le buluşup cuma günü belirlediğimiz 'Sınıfça bi yerlere gitme' planının gerçekleşeceği yere gidecektik. Önceki yazımdabahsetmiştim 'sünepe' olduğumdan. Yine elbise seçerken çok zorlandım. Anneme sinir oldum falan filan. Aynı aşamaları yaşadım yani. Sonra annemin eteğini gördüm, hoşuma gitti. Annem ütüledi sağ olsun ben de giydim, evet biraz büyüktü ama kemerle arayı kapadık...  'Zaten annen senin yaşındayken kırk kil...' (Az önce konuşan şahıs öldürüldü. Sonunun ona benzemesini istemiyorsan susss...) Hem sünepe hem şişkoyum anlayacağın... 

Zaten geçen gün bizim eve gelen 4 yaşındaki fırlama da bana 'Şişko' dedi, yeni traş etmişler. Ben de 'Sen de keltoş olmuşsun naber?!' dedim. Sinir olduğu herkese 'Şişko' dediğini öğrenene kadar 'Gerçekten aşırı mı şişmanım?' sorusunu kendime sorup durdum. O ise güldü geçti, iplemedi bile. 4 yaşındaki çocuktan daha safım yaa... Kendime sinir oldum şimdi. Şişko.

Komik'i 5 dk bekletsem de yetiştim. 'Şimdi sana bir soru soracağım; ama doğruyu söyle' dedi. İlk başta heyecana kapıldım. 'Ne soracak ki???' dedim, sonra 'Aman ne sorabilir ki? xP' dedim içimden tüm heyecanım gitti. O da 'Üstüm nasıl olmuş, kötüyse gidip değiştireceğim Valla bak.' dedi. 'Güzel güzel' diye diye otobüs durağına doğru gitmeye başladık. (Benim gibi sünepeye niye soruyor ben de anlamadım.) O sırada aklıma fotoğraf makinemi bilgisayarın yanında unuttuğum geldi! Nasıl bir hüsran nasıl Küçük Emrah bakışları belirdi suratımda... Aklımdan 'Komiiiikk... Çok çirkin olmuş üstün. Git değiştir' demek ve o değiştirirken makineyi evden alıp gelmek geldi; ama maalesef gerçekleştiremedim bu planımı. Çünkü sesli düşünmüştüm : ( İnanmadı üstünün çirkin olduğuna. En komik tarafı da şarj ettiğim pillerin çantamda olup makinenin olmamasıydı. xD

 Otobüsten indiğimde bende çöldeki bedevi şansı olduğunu bir kez daha anladım. Çohoş'la ( Yan sınıftan bi çocuk; ama cidden çohoş ) aynı otobüsteymişiz! Kırk yılda bir denk geldi, onda da Komik'le birlikteyken yaa!!! Gerçi dershanede aynı sınıftayız. Hatta bi keresinde konuşmuştuk! ehuehu acıdım la kendime. :) Ama kesin yanlış anladı Komik'le birlikte gittiğimiz için... Tıııı! Neyse ki içimden 'Aman kızım nasıl anlarsa anlasın daha önceden çok da umrundaydın sanki!' dedim de rahatladım, günüm zehir olmadı. (Evet biraz ironi oldu; ama tuhafım ben 'he' de geç yani...)


 Neyse gittik alışveriş merkezine. Milleti bekledik, Komik hep böyle erken gidiyor ben de onla birlikte sürüklendiğim için erken gittim. Sinir... 'Ben geç kalacağım diye erken giderim hep' dedi ben de 'Ben de geç kalacağım korkusuyla vaktinde varıyorum' dedim. Oysa sabah bekletmiştim ehe ehe xD O da 'Bozdun beni ehe' dedi. Hatırlamadı bile.

Ya bişi diyim mi? Ben günlüğüme yazarken bile bu kadar çok yazmıyorum. Klavyede hızlı olduğum için burda akıp gidiyor. Aklımdan her geçeni yazıyorum. Ama canım sıkıldı benim. Tüm günü böyle mıy mıy anlatırsam... Ohooo... Biraz daha hızlandıralım.

Böğürtlenli dondurma aldım Burger King'den. Ordan bişi almayı sevmiyorum; ama canım çekti.

Sonra da pideciye gittik, yarım porsiyon kıymalı pide yedim. Tersim biraz, farkındayım. Önce dondurma sonra pide.

Alışveriş merkezine geri döndük, terastaki kafede oturduk. Eve doğru yola çıktım. Komik ve Uğurcan PES oynayacakmış. Tutturdular 'otobüs durağına kadar bırakacağız' diye. 'Yapmayın etmeyin' dedim dinletemedim. Bıraktılar. Eve geldim.

Bu da çok sıkıcı oldu ama bu yazı bitsin istiyorum. 

Bitti.

Ha bi şeyi unuttum. Anneme 'Tubiş benle birlikte üniversitede okumak istiyormuş. Ben de 'hanım kızlar' kulübü kurarız ehehe dedim' dedim. O da yeni okulumdaki birinden bahsediyorum sanmış. Nası' seviniyor 'Bak geçinebiliyorsun artık! Arkadaşların seni seviyor' filan diyor. Velet, 'Abla 'okuldakiler beni sevmiyor' diyorsun bi de' dediğinde şimşekler çaktı, jeton düştü. 'Yok beaaaaaaa' dedim. 'Hala çok iyi geçinemiyorum, hala çok sevmiyorlar, Van'dan arkadaşım Tubiş bu.' Heaaa, hııı, anladığmmm sesleri arasında salatayı yapmaya devam ettim. Gündüz o kadar doymuşum ki akşam balığın yarısını yiyemedim. :S

Her zamanki şey oldu. Bu gece dün konuştuğum çocuk msn açmadı. Kimse bayılmıyor bana. Çok sıkıcıyım galiba lan... Kendim gibi bi hayranımın olmasını isterdim. Böyle sevdi mi aşırı seven saçma sapan insan türü yani... Ama imkansız.

Aşık olasım var.

Asıl şimdi bitti.

Bir keresinde...

Bir keresinde...

Dershanenin etütünden eve dönüyordum. Hava kararmıştı. Melek'imle beraberdik. Ayrılma yerimiz gelmişti. Benim tırmanmam gereken bir yokuş vardı önümde. Bi de aynı yokuşu tırmanan bi teyze vardı. Süzüp duruyordu beni... Dedim 'var bunda bi iş' Tam da havamdaydım.  Gelip 'seni oğluma alacam' dese de eğlensem biraz diyecek kadar havamdaydım.
Teyze usul usul yaklaştı bana... 'Merhaba kızım, buralarda çalışan kadın oturuyor mu? Biliyor musun?' dedi. Ben teyzenin niyetini anladım anlamasına da... Nasıl dalga geçesim vardı nasıl dalga geçesim vardı... 'Var teyze yaa, bizim apartmanda bi hemşire var, bi öğretmen var' filan diye sayıyordum. Kadın sevindi, ben de içimden kıh kıh kıh gülüyorum. Tabi teyze kıllandı, 'bekar di mi?' dedi. 'Aaaa... Sen bekar mı soruyordun. Tüh bunlar evli yaa' dedim. 'Sen çalışıyor musun?' dedi, ama nasıl korktuysam 'Yok yok ben okuyorum daha lisede!' diyiverdim. Aday adaylığından elendim çok şükür. 'Hıı kız arıyorum yaa... Bizim oğlanı evlendireceğiz. Esmer istemiyor benim oğlan. Bi de çalışsa iyi olur' dedi. Önceki birkaç 'güzelim' kız buluşunu ve oğlunun onları esmer olduğu için reddettiğini filan anlattı. 'Teyze oğlun niye kendi bulmuyor?' dedim. Dediğine göre oğlu annesi baksın istemiş. Heh ben de yedim!.. Kesin oğlanın getirdiği kızları teyze beğenmemiştir, teyzenin getirdiği kızları oğlan beğenmemiştir. Tabi bu bölümü ben bi yerimden uydurdum.


Bi de fotoğraf araştırırken Sevgili Kaynanam diye bir blog buldum. Bakmanızı tavsiye ederim, çok hoşuma gitti :)