17 Temmuz 2011 Pazar

Başlık aratma bana.

Ormanda piknik yaptık bu gün. Ama fotoğraf makinemin kartını evde unutmuşum. Makine vardı; ama kaydedemiyordu. Neyse, bi şey kaybetmedim galiba. Bu gün kanyon yürüyüşüne gideceğiz İnşallah. İki buçuk km falanmış. Bizim Ergün Abi, ben, Ahmet bi de Ergün Abi'nin arkadaşı Esma Abla'yla birlikte. Esma isimli insanları seviyorum, gerçekten. :)

Geçen de pikniğe gittik biz bi köye. O zaman baya bi fotoğraf çektim. Hala onları ayıklamakla meşgulüm.

Böyle tarihi kapıları olan Safranbolu Evleri vardı. O evleri sadece turizm amaçlı görüyordum, eskiden bu köyde o evlerde yaşayan birileri olduğunu düşününce çok ilginç hissettim. Cidden mi? falan diyesim geldi.

Her bilgisayara oturduğumda bıdı bıdı yapan kardeşlerden bi tane de bende var. Gidiyorum. Sırf çenesi kapansın diye. Bi gün kırıcam açılamayacak.

16 Temmuz 2011 Cumartesi

Fotoğraflı bi post

Bu gün "öss stresi" terimini kullandım. İlginç geldi.

İşte bu kitapları çözmeye başladım. Cıvıl cıvıl simetri kitaplarımı... Cidden hayatımda gördüğüm en renkli test kitapları bunlar herhalde.
Betül'le ve Elif'le çalışmaya başlayacağımıza dair karar verdik. Elif bize gelirse ve programı uygularsak var ya...! Süper olur. İnşallah yapabiliriz. 


Bi de demiştim ya tövbe diye. :) Bu gün gerçekten onun için bi adım attım. İşte tövbenin diğer bi gereklerinden biri de kararlı olmak ve geri dönmemektir. Sana şükürler olsun Allah'ım! :))) ( Bilgisayar başında gülüyorum şu anda. Çok komik gözüküyor olmalıyım :D :D )

Eski bi "dost"u buldum demeliyim. Öyle de ilginç bi his.


Bin sms harcamışım laa, az mı! Yuh diyorum kendime. Cidden ben bin tane sms i nasıl harcadım acaba... Çok ilgünç. Boş mesaj göndersem bile baya zor bi rekor benim için. Şu anda fark ettim ki binden de fazla harcamışım. Neyse. :p Giden sms olsun. 11 bin sms veriyo avea. :p Zaman kaybından başka bişi de değil biliyorum. Amaaaaan.


Böyle kafam rahat falan olsun, manzaraya bakıp rahat olayım. Di mi? İnşallah o günler de gelecek cancağızlarım... Gerçi Lys bitse bütünlemesi var, bütünlemesi bitse tus u, tus u bitse iyi bi hastaneye kapak atması var, iyi bi hastaneye kapak atınca da ailene zaman ayıramadığından yakınacaksın. Kısaca dertler hiçbir zaman bitmeyecek. Her zaman seni strese sokan bi şeyler olacak. Önemli olan hepsinin geçici olduğunu ve tüm bu sahte dünyadan sonra gerçek bi yer olduğunu bilmek... Yoksa hayatımızın ne anlamı kalır ki?!


Not: Artık resimlere imza eklemeye üşeniyorum. Yazıda kullandıklarımın hepsi bana ait. Keyifli okumalar, izlemeler...

Aklıma Feyza'yla ikiye bölünmek üzere olan silginin parmağımızı sıkıştırması ve bizim "ıstırıyooo" diye bağırıp gülmemiz geldi. Dördüncü sınıfta olmuştu bu.

Bu fotoğrafıma bakarken o geldi aklıma. "Her an ıstırabilirim" diyen bakışlarla bakmıyor mu bu kurt bozması arkadaş?

Teoman dinliyorum. Ne zaman şarkı dinlerken klavye önümde olsa şarkı sözlerini yazmaya çalışırım. Tabi onları birilerine gönderince sıkıcı oluyorum.

İnsan evde oturunca kendi kendine problem çıkarmaya başlıyor. Sıkılıyor falan filan. Bi de depresyon eşiğiniz düşükse (yani depresyona her an girebiliyorsanız) çok fena...

Geçen gün yeni fotoğraf makinemi auto'dan alıp ayarlarını kendim yapmaya çalıştım, auto'nun en güzel sonuçları (e yani, malım ben bunca zaman bunu anlayamamışım) vermediğini anladım. Meğersem elle ayar yapınca daha güzel oluyormuş renkler falan filan...

-Fotoğrafınızı çekebilir miyim?
-Hayır.
-Neden ki?
-Benim gibi koca karının neyini çekecen kızım...
- :) :) :)
Çok tatlı yaa... :) Sena'ya da dediğim gibi, yaşlanınca tatlı olurum herhalde ben. Allah yaşlanacak kadar ömür verirse tabi. Bi an önce gideydim bu dünyadan. Ama önce bi kaç işim var. Bi an önce bitirmem gereken bi kaç iş. Baya da beklettim onları.
Dün tövbe ettim, dua ettim. Camiden herkes giderken hala dua ediyordum. Allah "Bi şey isteyen yok mu? Vereyim..." diyormuş böyle önemli günlerde. Gün doğana kadar... En azından ben bunu anladım adamın anlattığı şeyden. Ben de istedim, verdi. Dua etmenin bi önemli özelliği de budur. Hem duanı edersin hem de Allah'ın vereceğinden şüphen olmaz. Emin olursun. 
Tövbemi bu gün biraz daha sağlamlaştırdım. Bi kaç kişinin benimle iletişime geçmesini engelledim. Ama bunu epey önce yapmam gerekiyordu. Neyse... Tövbe bu değil midir? Yanlış olanı "artık" düzeltmek. Geçmişi temizlemek...

15 Temmuz 2011 Cuma

İlginç Sohbet

Bu gün ilginç bi sohbet yaşadım:

MEVZU DERİN_ ZAZA YORGUN:  selam  kimsiniz
Deli:  kimse değilim silebilirsiniz
MEVZU DERİN_ ZAZA YORGUN:  isminiz  yokmu
Deli:  yok.
MEVZU DERİN_ ZAZA YORGUN:  eminmisiniz
Deli:  hıhı.
MEVZU DERİN_ ZAZA YORGUN:  adınız  ne  söylermisiniz

Deli olan benim bu arada. 


Ve bence ben cennetlik olabilirim. Annemin kuzenimin fotoğrafına yaptığı: "masum yeğenim benim" yorumunu sildim. İnşallah çok fazla arkadaşı görmemiştir. :D Kardeşime de habire "güzel yavrum" falan yazıp duruyor. Zavallılar... :D

Ha bi de bu gün Berat Kandili. Kandiliniz de mübarek olsun efenim... (Bunu TRT radyosu spikeri tarzıyla söyledim.) Sevgiler... Saygılar...

8 Temmuz 2011 Cuma

Hayalim...

Epeydir girmiyordum bloguma, gerçi bilgisayardan çıktığım da yok. Evde Ahmet'le sürekli kavga halindeyiz. Genellikle şu cümleler geçiyor: "Asıl sen fazla girdin!, Hayır daha bir saat bile olmadı!, Ahmet çok gıcıksın yaa..." Neyse. Sonunda saatleri telefonuma kaydetmeye karar verdim. Bi de geçen gün program yaptığımda internette ne kadar çok takıldığımı fark ettim. Ama hala bi değişiklik olmadı. Bilmiyorum, içim almıyor.
Fotoğraf yarışması vardı ya, birinci oldum. :) Çok sevindim. Arkadaşlarım ve siz destek vermeseniz olur muydum bilmiyorum ama... :)
Şu facebook'un yeni sohbet sistemini sevmedim. Bi saat o yeşil ışıkları milletle eşleştirmeye çalışıyorum.
Canım sıkılıyor canım.
Bu gün çizdiğim resmi bitirdim. Bu sürrealist resimde, renklerin... zattırı zurt. Sadece hayalimi anlattım. Baca yaptırıp tüttürecektim kağıt yetmedi :p :)


Biliyorum çok güzel. Çizgilerin hepsini aynı yöne doğru yap demişlerdi. Bi de dışına taşırma. Umarım olmuştur :P

Cemil Belderdiye bi fotoğrafçı var. Tabi o adamın da çok güzel fotoğrafları var, yoksa niye anlatayım di mi? Bakın isterseniz. Güzel işte. Güzel... Güzel. güzel. gzl.

Buna üşenmeyip bakarsanız benim fotoğraf sayfama da bakın e mi: Rengarenk Fotoğraflar

Sefgilerle.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

En Güzel Bebekler Fotoğraf Yarışması

Merhabaaa blogdaşlarım!
FaceBook Sayfalarından birinde "En Güzel Bebekler Fotoğraf Yarışması"na katıldım.
Desteklerinizi bekliyorum diyorum; ama hangi resmin benim olduğunu da söylemedim. :D
Neyse. En beğendiğinizi seçin sadece. Oylar artsın...
Sevgilerle... :)

3 Temmuz 2011 Pazar

Ağırbaşlı.

Sena'dan mektup bekliyordum ya, geldi. :) Çok sevindim tabi ki. Onun dediği gibi: "blogdan twitterdan kağıda geldik..." Gecenin birinde mektubuna karşılık yazmaya başladım. En son dördü gördüğümü hatırlıyorum. Tabi üç saat boyunca yazı yazmadım. Neyse, üç sayfa oldu. Bölük pörçük her şeyden bahsettim. :) Güzel oldu bence.
Mesleğin hırsızlık bile olsan bunu iyi yaptığın zaman insanlar sana değer veriyor.
Yasin ezberleme planlarım biraz gecikecek galiba. Babam önce kısa sureleri baştan dinlemek istediğini söyledi. Sonra uzunlara geçilirmiş. Tabi mantıklı olan o... Hoca da direk başlatmıştı Yasin'den ya... Neyse. Bu gün ailecek oturup Kur'an okuduk. Babamın Arapçası anlayacak kadar iyi. Sonra mealden tekrar ederken bize açıklama yaptı. Gerçekten yüreğimde bir şeyler hissettim. Güzel bir şeyler... Ve akılda kalan pek çok şüpheyi Bakaranın ilk dört sayfası bile yok etmeye yetiyor. Okuyun. Sadece bunu söylüyorum. Her gün bir sürü blog yazısı okuyoruz. Dört sayfa meal okumak mı ağır gelecek sanki?
Ne çok hata yapıyoruz... Sürekli. Ölüler hata yapmıyor. Ölmenin nesi kötü di mi?
Bazen insanlarla konuşmalarımı unutmak istemiyorum ve taslaklara kaydediyorum. Az önce onlardan birini okuyordum. Ruh hali çok ilginç bi şey okuyucu, benim ruh halim çok değişken. Doğru olanları biliyorum; ama bendeki ruh hali değişiklikleri neredeyse ruh değişikliğine varacak gibi olduğu için o anda ne yaptığımı bilmiyorum. Bunu geceleri çok fazla yaşıyorum. Bu yüzden uyumam en iyisi galiba.
Ve ben bu sıralar biraz daha olgun olmaya karar verdim. Küçüklüğümde yaşıtlarımdan çok daha fazla olgun davranırdım. Bu yüzden aileleri bana çok güvenirdi. Ben de onların yerinde olsam ben de güvenirim. Ama büyüdükçe küçük çocuk olmanın da çok güzel bir şey olduğunu fark ettim. "hihi" diye gülmenin hoşuma gittiğini fark ettim ve masum olmak istedim. Sadece masum... Ama çocuksu olmak pek doğru değil galiba. Yani küçük bir çocuk gibi davranmak. Olgun olmak ve ağır olmak daha doğru. Peygamberimiz böyle öneriyor. Miraçtan sonra hiç dişleri gözükecek kadar kahkahalarla gülmemiş biliyor muydun? Çünkü gerçekleri biraz daha öğrenen insan biraz daha ağırbaşlı olmaya başlıyor.

Ağırbaşlı.

"içinde allah askı varsa
onu takmayacaksın
madem allah askı var içinde
onu görmyeceksin bile"
demişti biri birine. Hak veriyorum şimdi.

Ağırbaşlı.

Perde kapansın.