27 Haziran 2011 Pazartesi

Unknown

Eve geldim, ruh halimde değişiklikler var. Ama nötr. Ne iyi ne kötü yani...Aslında emin değilim. İyi de sayılabilir...
İnternet, tv, telefon... Bizi kısıtlıyor mu acaba? Ya da onlarsız yapabilir miyiz? Bence tv siz yapılabilir. İnternetsiz de... Telefon hayatımızın önemli kısmını kapsamakta. O biraz zor yani.
Ve bu kızın alnına fotoğraf makinesi damgası yapıştırılır. Evet. O kadar ki, doğum gününde herkes Ayşe Nur getirir nasılsa diye makine getirmez. :) İyi bi şey mi? Yerin hissediliyordu dendikten sonra bu cümle. İyi bi şey herhalde. Benim mi yerim hissediliyordu makinenin mi düşündüm. Karar veremedim. Ne kadar da kötü düşünceliyim!
Saçlarımı kendi kendime yoluyorum. Otobüste önümdeki kız da  kırıklarını yoluyordu. Bakmamak için kendimi zor tuttum.
Bi de İstanbul  da metroda kusan ve neredeyse ağlamak üzere olan bi kız gördüyseniz o bendim. Hatta otobüste de. Neyse iğrençleştim. Ayrıntıya girmeyeyim en iyisi.
Dün izlediğim filmdeki alzaymırlı kız için yarım saat ağladım. Böhüü... Şu andaki baş ağrım ondan olsa gerek.
Ezan okunmadan namaz kılan arkadaşımızı alkışlıyoruz...
Ve bilgisayara girmeyeceğim derken oturup kalıyorum başında.
Gideceğim. 
Hoşçakal...

2 yorum:

  1. vakit geçmeden şu namazımızı da kılalım..

    YanıtlaSil
  2. Hayır bu arkadaş (ben) vakit girmeden namazı kılıyor.

    YanıtlaSil

Çorbada senin de tuzun bulunsun ;) :)